Şiirlerim



Mülteci Bebekler

Kan diyarında bahar seli kopmuş,
yerlerinden yurtlarından  çiçek çiçek kopuyor gencecik bedenler.
Sel suları bulanık olur. Ama kahır olası bu diyarda rengârenk akıyor.
Evet, evet önüne kattığı çer çöp değil elbet.
Eli kınalı gelinler ve hayatlarının ilkbaharındaki gonca filizler.

Akın akın kalabalık, uzayıp giden düğün halayı değil.
Göğü paramparça edip yükselen avazlar da zılgıt.
Gök yine karanlık, yine güneşsiz, yine tunç kadar ağır. 
Sen seyret seyredebildiğin kadar, düşen bombaları ve yükselen dumanları. 
Kına, hatta esefle kınamaya da devam et, ama iki yüzlü kınamaların faydasızca.

Sel deli, sel bulanık, sel al al, ya da rengârenk ama bir kere kopmuş.
Tükenmiş insanlıktan, kan kusan diyarlardan, barut kokan havadan.
Aslında durulmak için aktığı derya dahi ondan beter. Mahşer yeri sanki ceset kusuyor.
Dalga dalga kıyılara savurduğu derya kuzuları değil.
Bir utanç şamarı gibi insanlığın yüzüne çarptığı, masumiyetin cansız yüzleri,mülteci bebekler.
                                                                                                                                                 Zeki Tüzünlü



Özlem

Bazen, yüz yaşındaki ihtiyarlar gibiyim. 
Düşmemek için bir yere yaslanasım geliyor.
Bazen kalabalıklar içindeyim, ortamım mutludur ama,
çıkıp hiç durmadan sonsuzluğa doğru koşasım geliyor.
Biliyorum, ne ihtiyar ne de bir deliyim.
Ama sen yoksun ya, inan bazen bunlardan da öteyim.

Bazen, annesi vurduğu halde, ona yaslanan çocuk gibiyim.
Özlemin cehennem ateşi sanki,
Ama o çocuk gibi, o ateşe dahi yaslanasım geliyor.
Bazen, gözlerim kapalıyken yanımdasın yanı başımdasın, okunan ezanı duyuyorum,
ama sen kaybolacaksın diye, uyanmadan ölesim geliyor.

Bazen, özgürce uçarken, avcıların vurduğu keklik gibiyim. 
Düştükçe düşesim geliyor. 
Kışın bütün hırçınlığını yüklenen çığlar gibi dolar gözlerim.
Volkanlardan beter kaynar yüreğim. 
Bazen içimi öyle bir hasret sarar ki, çığdan, volkandan beter kopasım geliyor.

Bazen, parçaladığı cesedini atmaya götürürken,
tökezleyen evladın acısına, fırlayan ana yüreği gibiyim.
Şuursuzca  fırlayıp sana koşasım geliyor. 
Be yüreğimin içi, biliyorsun seni yüreğimin en derin yerinde saklıyorum.
Bazen seni benden sakladığı için, onu dahi paramparça edip ötesim geliyor. 
Oof be bendeki benim,  bir bile bilsen seni nasıl özlüyorum?                                     
Zeki Tüzünlü




Sen Varsın

Hani en mutlu anlar var ya.
Bir ağacın gölgesinde, başı dizinde gülüşünü seyrederken,  belki de öylece dizinde uyurken.
İşte o an tenin incitir diye korkarsın.
Bir yanda bu anım hiç bitmesin, zaman dursun istersin.
Bir yanda Rabbim keşke şu an ruhumu alsan dersin.
Çünkü çünkü bir ömrün feda edildiği o anda sen varsın.

Hani mahkûm sevdalar var ya.
Bir mahpushanenin derme çatma ranzasında, belki de mahkûmun okuduğu kitaptaki her satırda.
İşte o an hece hece okuduğu aslında sensin.
Prangaların bağrında, ceberut bir sorguda yükselen narada.
Ya da zifiri bir zindanda.
Ama yine de onun yüzünde bir tebessüm vardır.
Çünkü, çünkü o an ona ait bir tek hayalleri kalmıştır. O hayallerde de sen varsın.

Hani dünya, bütün güzellikleriyle gözünde kaybolur ya.
Güneşe bakmış,  gözü kamaşmıştır. Belki de son gördüğü o bakışındır.
İşte o an her şey sadece o bakış kalır.
Gökteki kuşun kanadında, yerdeki bütün avazlarda…
Bir ananın kucağında, bir babanın feryadında, bir çocuğun duasında.
O resim, gördüğü, duyduğu, anladığı her şeydir.
Çünkü, çünkü o resimde sadece sen varsın.

Zeki Tüzünlü 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder